vals
tango
çarliston
polka
cha cha
swing
rock'n roll
break dance
mambo
samba
mazurka
kadril
twist
oryantal
salsa
Merengue
Bachata
R&B HipHop
Pop Dance
Electric Boogie
Rumba
bale
flamenco
reggae
Arkadaşlar öncelikle belirtmeliyim ki Dünya'da dans genel anlamda 2'ye
ayrılır.
1.si Sosyal Danslar: Peki nedir bu sosyal dans dediğimiz?
Kısaca şöyle anlatabilirim ki canınızın istediği herhangi bi zamanda
biyere gidip o dansı yapabiliyorsanız o dans sosyal danstır. Dünyada en
yaygın olarak yapılan sosyal danslar
Başta Salsa daha sonra Tango, Bachata, Merengue, Rueda, Klüp Cha Cha...
Dünyanın neresine giederseniz gidin minik bi araştırmadan sonra mutlaka
bir latin gecesi bulursunuz. O ülkede konuşulan dilden tek bir kelime
dahi bilmiyorsanız o mekana girdiğinizde tanımadığınız herkesle dans
etme hakkınız var.
2.si Salon Dansları:Salon Dansları Sosyal danslardan ayrı olarak
ağırlıklı olarak yarışma ve show amaçlı yapılan danslardır. Cha Cha Cha,
Jive, Pasodoble, Samba, Rumba
Sosyal danslara kıyasla teknik yönü daha ağır basar ve genellikle sabit
partnerle yaıpan dans türüdür.
!!!Salsa!!!
SALSA TARİHİ
Salsa, İspanyolca'da kelime anlamı olarak sos ya da salça'dır. Malzemesi
nerede yapıldığına bağlı olarak değişen bir salça. Fakat buradaki tek
gerçek içinde çok fazla baharat olduğudur!!!
Birçok popüler müzikte olduğu gibi, salsa da Afrika'nın, yeni dünya'nın
kozmopolit kültürüyle buluşmasıyla ortaya çıkmıştır. Salsa'nın
1930'larda ya da 1940'larda Küba'da başladığı söyleniyor. Aslında
tartışma gruplarına baktığınızda, Portoriko'lular ve Küba'lılar
arasında, Salsa'nın kendilerine ait olduğuna dair derin tartışmalar var.
Hatta Afrikalılar da Salsa'yı sahiplenme konusunda hayli iddialılar.
Bir tarafı Yoruba vurmalı çalgıları ve bir tarafı da çağrı cevap (call
response) vokalleri, yerlilerin müzikleriyle birleştirildi. İspanya ve
Fransa'nın müzüik ölçüleri ile İngiltere country dansı üstüste konularak
SON ortaya çıktı ve tadı çok güzeldi!!!
Evet, hareket olarak modern Latin dans müziğini Küba kurduysa da değişik
içeriklerle bu dansın transformasyonu Karayipler dışında, New York ve
Miami sokaklarında gerçekleşmiştir..
Salsa'yı tarif etmek kolay değildir. Salsayı kimler buldu? Kübalılar mı,
yoksa Porto Rikolular mı? Gerçekte salsa birçok Latin ve Afro-Caribbean
danslarının birleşimidir. Herbiri, salsanın gelişiminde önemli rol
oynamışlardır
Küba'ya, salsanın orijini ve ortaya çıkışının temellerini atması
bakımından hakkını verdikten sonra söylemeliyiz ki, salsa sadece Kübanın
dansı değildir. Derinlere indikçe, sonradan "Danzon" adını alan ve
Haiti'den kaçan Fransızlar tarafından adaya getirilen, İngiliz/Fransız
country müziği, Rumba ve Afrika kökenli birçok dansla (Guaguanco,
Colombia, Yambu) harmanlanmaya başladı. Ve bugün bilinen salsa ile
neredeyse aynı özelliklere sahip olan, Küba'nın simgesel müziği ve dansı
"Son" bu karışıma eklendi. Bu ilginç bileşim kendini küçük
varyasyonlarla ve küçük oluşumlar halinde bazı başka ülkelerde de
göstermeye başladı. Dominik Cumhuriyeti, Colombia, Porto Rico ve
diğerleri. Bu ülkelerdeki orkestralar müziklerini para kazanma amacıyla
Mexico City ve New York'a taşıdılar. Ve bu iki şehirde yatırım
olanaklarının ve tanıtım imkanlarının zenginliği sebebiyle salsa ticari
görünümünü kazanmış oldu. "Salsa" terimi New York'da doğdu fakat dansı
değil. Salsa değişik ülkelerin değişik müziklerine verilen ortak bir
lakap olarak popülaritesini kazandı. Rumba, Son Montundo, Mambo,
Guaracha, Cha cha cha, Son, Charanga, Cumbia, Merengue, Plena,Danzon,
Guguanco, Festejo, bomba, cubop, Guajiro ve daha birçoğu. Bunların bir
bölümü kendi karakterlerini yarattılar bazıları da harmanlanıp Salsayı
oluşturdular. Daha kısa ve net bir anlatımla söylemek gerekirse, Salsa
,Küba Son müziğinin birtakım diğer tarzlarla karıştırılıp modernize
edilmiş halidir diyebiliriz.
Eğer günümüzde yapılan salsayı dinlerseniz, altyapısında "Son"
duyacaksınız, "Cumbia" duyacaksınız, "Guaracha" duyacaksınız. Hatta
eskiden çalınan "Merengue" den parçalar duyacaksınız. Bütün bu eski
müzikleri modern ritmlerin arasında yakalayabilirsiniz. Büyük Salsa
müzisyenlerinden Kübalı Willie Chirino, bir şarkısının liriklerinde
salsanın tarihini bir cümleyle özetlemiş: ".y si en la calle Serra te la
encuentras dile que le he escrito un 'SON' de corazón..." ".eğer ona
Serra caddesinde rastlarsan, ona sadece onun için kalbimden bir 'SON'
yazdığımı söyle..."
SALSA
Latin ritimleri uzun yıllardır popülerliğini korumuştur, hemen hemen
herkes Samba, ya da Reggea müziklerini bilir ve bunlarda dans etmiştir.
Fakat hergün daha büyük bir popülerite kazanarak kitlesini arttıran ve
dansçılara yıllardır büyük zevk veren bir latin dans daha var, sadece
Karayipler'de, Amerika'da ya da Avrupa'da değil dünyanın her köşesinde
insanları etkileyen bir danstan bahsediyoruz. SALSA...
İspanyolca bir sözlükte araştırdığınızda salsanın çeşitli baharatlardan
oluşan bir çeşit sos olduğunu bulursunuz.Tabiki bizim bahsettiğimiz
salsa bu değil, bizi dansetmeye iten bazı ritimlerden ve vuruşlardan
bahsediyoruz. Tıpkı yediğimiz salsa gibi, salsa ritmi de sıcaktır.
Belirttiğimiz gibi salsa kelimesi müzikle ilgilidir, salsa müziğinin
üzerine yapılan dansa Küba ve Miami de genellikle "CASINO" denir. Ama
artık bütün dünyadaki dansçılar tarafından "SALSA" adıyla bilinmektedir
Salsanın kelime anlamını inceledikten sonra, bütün salsa dansçılarının
bilmesi açısından çok önemli olan, salsanın köklerine ve neden bu ismi
nasıl aldığına, kısaca salsanın nereden geldiğine bakalım.
Salsa şarkılarının sözlerinde çok geçen bir kelime vardır: "SON". Son
salsanın tam anlamıyla orijinidir. Yani salsa Küba son müziğinin
modernize edilmiş halinden başka bir şey değildir. Diğer müzik türleri
ve zengin enstrümanlarla geliştirilmiştir.
Son, Havana'ya Kübanın batısından daha iyi bir yaşam sürmek için büyük
şehire göçenler tarafından, 1920'lerde getirilmiştir. Yaşamlarını
kazanmak için sokaklarda gitarları ve davullarıyla Havana'ya renk katan
bu insanlar zamanla Havana partilerinin vazgeçilmez unsuru olmuşlardır.
Doğaçlama yaptıkları müziklerle (Son-montundo) insanları dans
ettirmişlerdir.
bu türün ilk uygulayıcıları Ignacio Piñero, María Teresa Vera, ve Miguel
Matamoros İspanyol koloni kültüründen aldıkları gitarlar ve geleneksel
Küba çalgılarından guiro, maracas ve clave ile bu müziği yıllar sonraya
taşıyacak altyapıyı kurmuşlardır. kısa zamanda Havana sosyetesi, o
zamana kadar yaptığı Waltz, Danza, Contradanza ve Danzón gibi dansların
yanında "SON" da yapmaya başladılar. O zamanların en popüler gece
klüplerinden Casino Deportivo ve Casino de la Playa dünyanın dört bir
yanından buraya kumar oynamaya gelen zenginlere SON müziğini tanıttı.
Zamanla yeni gruplar, yeni müzik anlayışları ve yani enstrümanlarla son
geliştirildi. Piyano, perküsyon aranjmanları, ve üflemeli çalgılar SON
müziğe katıldı. Küba'nın ekonomik durumu kötülşetikçe müzisyenler para
kazanmak için Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika'ya göç ederek
yaptıkları müzikle geçimlerini sağlamaya başladılar. Zaman geçtikçe
evlerinden uzakta olan bu müzisyenler kayıtlar yapmaya ve giderek
ünlenmeye başladılar.
60'lı yıllara gelindiğinde amerika'da yaşayan latin müzisyenler klasik
son müziğine Rock'n Roll, Merengue, Bossanova, Cumbia, Cha Cha Cha,
Mambo, ve Boogie-Woogie gibi popüler müzik türlerini kattılar. Gelenksel
latin ritimlerini bozmadan ortaya çıkarttıkları bu türe sevecn bir isim
buldular: BOOGALOO". Latin müziğin efsanesi Tito Puente, New York's
Madison Square Garden'daki Fania All Stars konserinde Kendinden geçmiş
şekilde danseden kalabalığa "Esto es una gran SALSA!". diye seslendi.
Bu sözler çok ünlü bir Küba Son şarkısı olan "Echale Salsita!" da dan
alınmıştı. Tito Puente'nin Fania All stars konserinde söylediği bu
sözler kısa zamanda,bu müziğe kısa, etkileyici ve tanımlayıcı bir isim
arayan plak şirketlerinin pazarlamacıları tarafından kullanıldı. Ve
SALSA etiketi günümüze kadar yaşadı. Ne tesadüftür ki bu müziğe salsa
denmesine en çok kızan kişi de Tito Puente'idi.
SALSA ENSTRUMANLARI
GUIRO
Plastik, fiberglas ya da doğal calabash (bir çeşit sukabağı)
kullanılarak yapılan, bir yüzü tırtıklı bir enstrüman. Tırtıklı yüzüne
tahta bir çubuk sürtülerek çalınır. Şişeye benzeyen ve kilden yapılan
udu guirosu dan, Afrika udu davuluna benzeyen bir ses alınır
TRES
İkişer telli üç set telden oluşan küçük bir geleneksel Küba gitarıdır.
Tres çalındığında, aaaalik bir tını duyulur. Bu romantik ses Küba son
müziğinin ve salsanın değişmez tınısıdır
CLAVE
Biribirine vurularak çalınan iki tahta çubuktan oluşur. Afro-Küba
müziğin iskeletini oluşturun ritimleri yaratan enstrümandır. Clave
olmadan salsa ve bir çok diğer Afro-Küba müziği yapılamaz
BONGO
Farklı boylarda iki küçük davulun birbirine bağlanmasıyla oluşan bir
enstrüman. Diz arasına konularak elle çalınır. Hemen hemen bütün latin
müziklerinde kullanılır
DJEMBE
Ahşaptan yapılan bir çeşit Afrika davulu. Bacakların arasına konularak
çalınır ve çok zengin ve derin bir tonda ses üretir. Kenarlarına
vurulduğunda ise çok güçlü bir tiz alınabilir
SHEKERE
Yuvarlak bir sukabağının etrafına ağ şeklinde örülmüş boncuklardan
oluşur. Sallandığında ritim oluşturur. Geleneksel shekere calabash
kabağının etrafına değişik boylarda boncuklar örülerek yapılır ancak
günümüzde fiberglas kullanılmaktadır
SURDO DRUM
Brezilya kökenli bir bas davulu. Samba müziğin kalp atışıdır.
MARACAS
Maracas, elle sallayarak çalınan ve çok güçlü ses çıkaran bir
enstrümandır. Orjinal maracasda sukabağının içine zeytin çekirdeği
yerleştirilir ancak günümüzde genellikle plastik ya da ahşap gövdeli,
içlerinde plastik boncukları olan maracaslar üretilmektedir
TIMBALES
Bir çift kuvvetli ses veren prinç aaaalinden yapılmış davuldan oluşur.
Davullar ayakların üzerinde durur ve bu şekliyle timbales latin müziğin
markası olmuştur. Latin müziğin efsanevi ismi "El Rey" Tito Puente'nin
çaldığı enstrümandır.
CAMPANA
Çan olarak da bilinir. Çan şeklinde bir aaaale tahta bir çubukla
vurularak çalınır. Halkın Küba sokaklarında düzenlediği karnavallarda,
ineklerin boyunlarından çıkardıkları çanları, bir sopa ile çalmalarıyla
bulunmuş bir enstrümandır.
AGOGO
Birbirine aaaal bir çubukla bağlanmış iki koniden oluşan bu enstrüman
bir çok Brezilya samba müziğinde kullanılır
PAN PIPE
Tipik Güney Amerika flütü. Bambudan yapılır. Üzerinde bulunan deliklere
üflerken, delikleri açıp kapamayla çalınır.
CAJON
Tahta bir kutudur. Bacaklar arasında elle vurularak çalınır.. Eski
Rumbalarda sıkça kullanılırdı.
BATA DRUM
Kum saati şeklinde, kayışla bacaklara bağlanarak, diz üzerinde çalınan
bir Nijerya davuludur. Küba müziğinde sıkça kullanılır
!!!Arjantin Tango!!!
Arjantin Tango
Tutkulu, dokunaklı ve kışkırtıcı; Tango bir çok insan için değişik
şeyler ifade eder. Bir dansçı için, Avrupa ve uluslararası stiller
arasından o andaki duygusal durumuna göre seçebileceği bir çok dans
bulunur- Valsin romantizmi, Rock n' Roll'un dinamizmi veya Samba'nın
karnavalı çağrıştıran atmosferi. Melankoli dansı olarak ün yağmış
olmasına rağmen, Tango aslında bütün bu duyguları ve daha fazlasını
içinde barındırır. Buenos Aires'in varoşlarındaki hayat tecrübesinin
doğurduğu Tango, mütevazi günlerini geride bırakarak Paris'in yükek
sosyete mekanlarına kadar yükseldi, ancak Tango'ya hayat verenlerin
gözünde varoş barları, onun gerçek evi olmaya devam etti.
19. yüzyılın son yıllarında Avrupa savaşlar, kıtlık ve eknomik
belirsizlikler yüzünden harap durumdaydı. Gelecekten pek az beklentisi
ve anavatanlarında geçirecekleri düzenli bir hayata karşı fazla ümidi
olmayan bir çok genç adam, yeni bir hayat başlamak için GüneyAmerika
ülkelerine göç etti. Bunlardan yüzbinlercesi Arjantin'in Rio de la Plata
üzerindeki başkenti Buenos Aires gitti.
"Tango" kelimesini Afrika kökenli olduğu düşünülmektedir ve "buluşma
yeri" veya "özel yer" demektir. Ancak bu Tango'nun da Afrika kökenli
olduğu anlamına gelmez. Küba'daki Habanera, İspanya'daki Contradanza ve
Afrika-Arjantin kökenli bir dans olan Candombe, Tango'nun doğuşunda
etkili olmuşlardır; ancak bu dansların hiçbirisi Tangoyu Milonga kadar
etkilememiştir.
Milonga "parti" veya "fiesta" demektir ve Milonga müziği canlı,
heyecanlı ve neşelidir. Elimizde bulunan bilgiler, Compadritos'un
Afrika-Arjantin kökenli danslarla ilgili olduğu ve bu danslardan bazı
figürleri Milonga'ya adapte etmiş olabileceği yönündedir.
Avrupa kökenli yeni Arjantin'liler ortak bir kaderi paylaşıyorlardı ama
yine de çoğu zaman umutsuzluk ve hayal kırıklığı içindeydiler. Bu genç
insanlar genellikle academias ve pregundies, yani kadın garsonların dans
etmeleriiçin kiralanabildiği salaş kafelerde vakit geçiriyordu.
Kadınları etkileyebilmek için genç adamların çok iyi dansçılar olması
gerekiyordu, bu yüzden dans onlar için çok önemli bir hale geldi.
Profesyonel anlamda dans akademileri bulunmadığı için, erkekler
birbirlerine Tango öğretmeye, sırayla erkek ve bayan adımlarını yapmaya
ve kafelerdeki kadınları baştan çıkarmadan önce bu şekilde pratik
yapmaya başladılar. Artık Avrupa danslarındaki katı kurallara bağlı
olmadıkları için erkekler, bayanları dans ederken ustaca yönetmek için
çok pratik ve çoğu zaman da tamamen yeni yollar bulmaya başladılar.
Tango müziği
Tango ile birlikte ilk kullanılan enstrümanlar gitar, flüt ve kemandı.
Daha sonra bandoneon, bu dansın vazgeçilmez enstrümanı haline geldi.
Bandoneonun Tango'nun ruhu olduğu söylenir; Tango besteleri de bu
"şeytanın enstrümanı"na ithafen yapılmıştır. Bandoneon, bir çeşit
konsertinadır ve çalması gerçekten çok zordur. Solo seslendirilen bazı
Tango'ların dışında Tango bestelerinin hepsi bandoneon üzerine
yazılmıştır.
Tango ustaları
Belki dünyada en çok tanınan parça olan "La Cumparsita" 1916 yılında,
Gerardo Matos tarafından esasen bir marş olarak yazılmıştır ve daha
sonra bir Tango parçası olarak düzenlenmiştir. "La Cumparsita" küçük bir
sokak topluluğu veya karnavalda bir gösteri demektir. Başka bir meşhur
Tango parçası da, 1905 yılında Angelo Villoldo tarafından bestelenen "El
Choclo"dur. Bu parça bütün zamanların en beğenilen parçalarından
biridir ve 1950 yılında çıkarılan "Kiss of Fire" isimli yeni düzenlemesi
Amerikan pop müzik listelerine girmiştir.
Bandoneonun derinden gelen gür sesi ile Tango, daha yoğun ve düşündürücü
ve hatta her zaman olmasa da bazen melankolik bir havaya bürünmüştür.
Melodilerin üzerine insanların yaşamlarını anlatan sözler yazılmıştır.
Tango söz yazarlarının kullandıkları ana fikirler,kaderci görüşler ve
kendi görüşlerine göre hayatın insanı soktuğu sınavlar ile ilgiliydi.
Carlos Gardel bütün zamanların en büyük Tango yorumcusuydu. Gardel tam
bir Latin sevdalısıydı ve 1935 yılında geçirdiği trajik bir uçak
kazasında hayatını kaybetti. Buenos Aires'in La Chacarita semtinde
bulunan mezarını hayranları sürekli olarak ziyaret eder. Gardel'in
söylediği parçaların bir çoğunda kendisine gitar eşlik etmektedir, bu da
eski payadores'in yaşam tarzını yansıtmaktadır. Gardel tarafından 1917
yılında yorumlanan ilk Tango parçası "Mi Noche Triste" ("Üzgün gecem")
idi. Bu parça terk edilen ve kendini içkiye veren bir sevgilinin
üzüntüsünü anlatmaktaydı.
Çok tanınmış bir Tango söz yazarı ve bestecisi olan Enrique Santos
Discepolo bir seferinde "Tango, dans ederek anlatılan üzgün bir
düşüncedir" demişti.
__________________
!!!Arjantin Tango2!!!
Tarihçe
Tango'nun evrimi
1912 yılında çıkarılan Kadınların Evrensel Oy Kullanma Hakkı yasası
insanlara yeni bir özgürlük anlayışı getirmiş, Tango'ya da yeni bir hız
kazandırmıştı. Artık Tango yapmak isteyen insanlar yalnızca alt sınıfa
ait değildi, yüksek sosyete mensupları arasında Tango partileri vermek
moda haline geldi ve Buenos Aires'in zengin mahallelerine kısa sürede
bir çok Tango salonu açıldı. Tango'nun ünü Güney Amerika'dan New York,
Londra ve Paris'e de yayıldı; buralarda Tango dersleri verilmeye
başladı. Birinci Dünya Savaşı sırasında insanlar, savaşın şiddetinden
kaçış yolları aramaya başlamıştı ve zamanın karışıklığına rağmen Tango
unutulmamıştı. Artık zaman değişiyordu ve yeni bir özgürlük havası
esmeye başlamıştı. Tango macerası bu duyguları bir yansımasıydı ve
tangoya olan talep gittikçe artıyordu. Savaşın sona ermesi ile birlikte
Tango, 1920'li yıllarda altın çağına girdi. 1930 yılındaki ani askeri
darbe vatandaşların oy verme hakkını ve dolayısıyla insanların
kendilerini ifade etme özgürlüğünü, yani tangoyu ellerinden aldı. İşte
bu dönemde, şu sözleriyle ünlü, çok kötümser bir tango
filozofu/vokalisti çıktı ortaya; Enrique Santos Discepolo: "20. yüzyıl
bir çöp yığınıdır. Bunu kimse inkâr edemez". Arjantin halkının politik
özgürlüklerini büyük ölçüde yeniden ele geçirmeleri ile birlikte Tango,
1930'lu yılların sonlarında tekrar canlanmaya başladı. İnsanlar sosyal
yükselişlerini, fiziksel yalnızlıklarının bir simgesi ve hayatlarının
bir parçası haline gelmiş olan Tango dansı ile kutluyorlardı. Bu dönemde
aralarında Fresedo, de Caro, Pugliese ve Anibal Troiro olan ve Tango'ya
yeni bir yön veren sanatçılar ortaya çıktı. Tango Avrupa ve Kuzey
Amerika'da daha popüler hale geldikçe, Buenos Aires'teki popülaritesi
önceden görülmemiş düzeylere erişti. Bazı müzisyenler Tango'yu müziksel
bir sanat dalı olarak yeni ve yaratıcı yollarla yorumlamak için
çalışmaya başladılar. Bu müzisyenler ve besteciler çok takdir ediliyordu
ve Buenos Aires ve ötesinde herkesçe tanınan insanlar olmuşlardı.
Bandoneon çalan sanatçılar neredeye tanrı gibi görülüyordu. Ancak
insanları etkileyenler yalnızca müzisyenler değildi- büyük dansçılar da
bir hayli beğeni topluyordu. Belki de en çok tanına ve hafızalarda en
uzun süre yer edinen sanatçı El Cachafaz (Jose Ovidio Bianquet) idi.
Carmencita Calmeron ile dans eden El Cachafaz halkın büyük sevgisini
kazanmıştı. Son zamanları en büyük Tango dansçıları ise Juan Carlos
Copes ve Maria Nieves'dir. Onlar Tango dansının simgesi haline gelmiştir
ve kendilerini seyredenleri mutlaka etkileyip onlara ilham kaynağı
olurlar. Yakın zamanda dünya çapında yapılan muhteşem gösterilerde
meşhur olan Tango dansçıları yetişmiştir. Ancak onların stili şov
Tango'sudur ve bu tarz yıllar geçtikçe Buenos Aires'in orijinal
Tango'sundan uzaklaşmaktadır.
Tango Avrupa'da geniş çaplı bir evrim süreci yaşamıştır. Arjantin Tango,
uzun süredir Avrupa'da kabul görmüş olan dans stilleri ile uyuşmuyordu
ve orijinal Tango süratli ve acımasız bir şekilde değiştirildi. Salon
etrafında dolaşıma imkân veren yürüyüşler bulundu ve Tango'nun baştan
çıkarıcı karakteri daha hızlı, daha sert ve daha saldırgan ritimler
altında ezilmeye başladı.
1950li yıların Buenos Aires'inde Tango düşüşe geçti. Juan Peron 1946
yılında devlet başkanı olmuştu ve bu dönemde Tango popülaritesinin
zirvesine erişti, Peron ve eşi Evita da Tango sevdalısıydı. Fakat 1952
yılında Evita'nın ölümü ile birlikte Tango yeniden gözden düşmeye
başladı. Amerikan Rock'n'Roll müziği ortalığı kasıp kavuruyordu ve Tango
yine zamanına ait olmayan bir dans olarak görülmeye başladı. Göç
edenler artık kendilerini yabancı olarak görmüyorlardı, Arjantin'li
oldukları fikrini benimsemişlerdi ve artık Tango'nun onların ülkelerine
olan hasretlerini hafifletici bir özelliği kalmamıştı. Ekonomik düşüş,
1940'ların tipik büyük Tango toplantılarının ve orkestra dinletilerinin
düzenlenmesini çok zor bir hale getirmişti. Tango müziği hala küçük
gruplar tarafından icra ediliyordu ama artık izleyiciler dans etmektense
dinlemeyi tercih ediyordu. 1960'lı yıllarda müzisyenler ve besteciler,
"el nuevo Tango" (Yeni Tango) tarzı üzerinde çalışıyorlardı. Bu tarzın
popülaritesi arttıkça Tango dansına olan ilgi azalmaktaydı. Aralarında
Osvaldo Pugliese'nin de olduğu bazı önemli orkestralar ve besteciler,
Arjantin'de ve yabancı ülkelerde izleyicilere Tango müziği çalmaya devam
ettiler. 1980'lerde büyük bütçeli yapımlar için dünya turları
düzenlemeye başladı ve Arjantin dışında Tango'ya olan ilginin yeniden
canlandı. Bu akımın etkisi öyle büyük oldu ki, yepyeni bir nesil Tango
ile ilk defa tanıştı. Bu dönemde Kuzey Amerika'da, Avrupa'da ve Uzak
Doğu'da Tango kulüpleri, salonları ve okulları açılmaya başladı.
Tango, başlangıç yıllarındaki mütevazılığinden sonra çok yol kat etti,
ancak daha gitmesi gereken çok yolu var. Tarihi; efsanelerle,
romantizmle ve nostaljik göndermelerle dolu. Tango, insanın duygularını,
onun ümitlerini, hayal kırıklıklarını ve yaşamın kendisini yakalayan,
aşırı dokunaklı bir dans (Esto es Tango- Tango Bu).
Stiller
Arjantin Tango stilleri (Stephen Brown)
Buenos Aires'te ve Arjantin'in diğer kesimlerinde Tango, bireysel ve
kişisel bir çok stilde yapılmaktadır ve Arjantin'li olmayan bir çok
Tango dansçısı kendi danslarının herhangi bir stile girdiğini kabul
etmezler. Sadece Tango dansı yaptıklarını söylerler. Bazıları da kendi
danslarının, diğerlerinin başka bir isimle adlandırdığı bir stile ait
olduğunu söyleyerek işi daha da karıştırmaktadırlar. Değişik stillerin
kendine has özelliklerinin belirlenmesi zor, uğraştırıcı ve muhtemelen
tartışmalara yol açacak bir iştir. Yine de bireysel stillerin
oluşturduğu yelpazedeki ortak noktaların ve farkların belirlenmesi,
Tango dansının belli birkaç kategoriye ayrılabilmesine olanak verir;
bunlar: Salon, orillero, milonguero, kulüp, nuevo, fantasia ve
canyengue'dir.
Salon stili Tango
Salon stili Tango tipik olarak dik bir vücut duruşu ile yapılır. Tutuş
açık veya kapalı olabilir, ancak genelde hafifçe yamuktur (yani her iki
danasçının da merkezi, partnerinin merkezinin biraz sağında kalır) ve
'V' şeklindedir (yani bayanın sol omzu erkeğin sağ omzuna, kendi sağ
omzunun erkeğin sol omzuna olan mesafeden daha yakındır).
Salon stili Tango açık tutuşta yapıldığında, dansçıların arasındaki
mesafe, bayanın dönüşlerini daha kolay gerçekleştirmesini ve pivot
alırken kalçaları ile üst gövdesi arasında daha az bağımsız harekete
ihtiyaç duymasını sağlar. Salon stili Tango kapalı tutuşta yapıldığında
çift, tutuşunu biraz gevşeterek dönüşlere yer açar ve dönüşlerde bayanın
daha rahat hareket etmesini sağlar. Salon stili Tango, DiSarli gibi
genellikle vuruşların en kuvvetli olduğu ve 4/4 ölçüsünde çalınan
parçalarda yapılır. Salon stili Tango'da dansçıların dans çizgisine
uymaları gerekir.
Orillero stili Tango
Bu stil, Tango kafeleri ve barlarındaki gibi küçük salonlar için daha
uygundur. Bu Tango türünde, bay ve bayan çok küçük bir alan içinde dans
ederek, birbirleri etrafında çok karmaşık figürler yaparlar. Bu stil,
kesinlikle daha içtendir. Orillero stili Tango, dans pistlerinin daha
geniş olduğu Buenos Aires'in çevre mahallerinde ortaya çıkmıştır.
Orillero stili Tango bir çok açıdan Salon stili Tango'ya benzer. Bu
stilde de çiftin dik bir vücut duruşu vardır ve tutuş hafifçe yamuk ve
'V' şeklinde, açık veya kapalı olabilir. Dönüşlerde bayan rahat bir
şekilde dönebilir ve pivot alırken kalçaları ile üst gövdesi arasında
fazla bağımsız harekete ihtiyaç duymaz. Orillero stili Tango kapalı
tutuşta yapıldığında, çift dönüşlere yer açmak için tutuşu biraz gevşek
bırakırlar. Orillero stili Tango'nun Salon stili Tango'dan farkı, her
zaman dans çizgisi kuralına uymayan, neşeli ve çok yer kaplayan
figürleri olmasıdır.
Milonguero stili Tango
Milonguero stili Tango'da çift, göğüslerini birleştiren bir şekilde üst
gövdenin hafifçe öne eğik bir konumda (Arjantinlilerin bu duruşa apilado
derler) olduğu ve ayakuçları arasında biraz mesafe olan bir duruşta
dans ederler. Tutuş genellikle kapalıdır ve bayanın sol omzunun erkeğin
sağ omzuna olan mesafesi, bayanın sağ omzunun erkeğin sol omzuna olan
mesafesi ile aynıdır. Bayanın sol kolu erkeğin ensesinden aşağıya
sarkar. Bu stilin bazı dansçıları, çiftin birbirine doğru eğilmesi
gerektiğini, bu görüşe karşı çıkanlar da her iki dansçının yalnızca
göğüs temasını sağlayacak kadar eğilmesi gerektiğini ancak özellikle
eğilmemeleri gerektiğini söyler. Her iki dansçının üst gövdeleri sürekli
olarak temas halindedir ve dönüşlerde veya ocho'larda bu temas
bozulmaz; aksi halde eğer bayan kalçalarını üst gövdesinden fazlaca
bağımsız hareket ettirmezse ve/veya dönüşlerde ayaklarını fazla pivot
ettirmezse, çift sadece yürüyüş ve basit ocho'lar yapabilir. Ocho
cortado Milonguero stili Tango'nun kendine has hareketlerinden biridir
çünkü bu figür, çiftin tutuşunu bu stile has ritmik duyarlılıkla
birleştirmektedir.
Kulüp stili Tango
Kulüp stili Tango, Salon stili Tango ile Milonguero stili Tango'nun
duyarlılıklarını birleştirir. Kulüp stili Tango dik bir duruşta ve
hafifçe yamuk 'V' şeklinde kapalı tutuşta yapılır. Çift, tutuşunu biraz
gevşeterek bayanın dönüşlerini daha kolay gerçekleştirmesini ve pivot
alırken kalçaları ile üst gövdesi arasında daha az bağımsız harekete
ihtiyaç duymasını sağlar. Kulüp stili Tango'nun figürleri arasında ocho
cortado ve Milonguero stili Tango'da olan ritmik figürler bulunur. Tango
Nuevo (Yeni Tango) Tango Nuevo, Tango dansının yapısal bir analizini
yaparak daha önce denenmemiş kombinasyonlar ve figürler bulmayı
amaçlayan pedagojik bir yaklaşımdır. Tango'nun bu stili açık tutuşta,
gevşek ve tamamen dik bir konumda yapılır ve dansçıların kendi düşey
eksenlerini korumaları çok büyük bir önem taşır. Tango Nuevo
taraftarları bazı figürler üzerinde yeni bir yapısal analiz yapılmasının
gerektiğini söyleseler de, en belirgin figürlerinden bazıları overturn
ocho'lar ve dönüşler sırasında yön değişimleridir ki, bunlar da en kolay
bir şekilde gevşek tutuşta yapılabilir.
Fantasia (Şov Tango'su) Fantasia, Tango gösterilerinde yapılır. Açık
tutuşta yapılan Salon, Orillero ve Nuevo stillerinin bir kombinasyonudur
ve sosyal tango repertuarında bulunmayan bazı figürler (genellikle
baleden alınan) de içerir. Bu balesel unsurlar Salon stili Tango'nun
doğal bir uzantısıdır, çünkü bu stil baleye benzemektedir. Canyengue
Canyengue, 1920lerde ve 30ların başlarında yapılan eski bir stil
Tango'dur ve şu anda bu stilde faaliyet gösteren dansçıların orijinal
kurallara bağlı kalıp kalmadıkları belli değildir. Kapalı ve hafifçe
yamuk 'V' şeklinde tutuşta yapılır, dansçılar hareket halindeyken
dizleri kırık durumdadır. Bayan cross hareketi yapmaz. Canyengue'nin
popüler olduğu zamanlarda uzun ve dar elbiseler giyiliyordu.
Teknik
Açık ve kapalı tutuş
Tango Nuevo ve Fantasia dışındaki tüm Tango stilleri kapalı tutuşta
yapılabilir. Salon ve Orillero stili Tango dansları açık tutuşta
yapılabiliyorsa da, Buenos Aires ve Arjantin'in diğer yerlerinde tipik
olarak kapalı tutuşta yapılır. Mülonguero ve Kulüp stili Tango dansları
yalnızca kapalı tutuşta yapılır. Milonguero stili Tango da yine tipik
olarak kapalı tutuşta yapılır ve bayanın sol omzu ile erkeğin sağ omzu
arasındaki mesafe ile bayanın sağ omzu ile erkeğin sol omzu arasındaki
mesafe aynıdır. Tango Nuevo kısmında açıklanan bazı figürler, Salon,
Orillero ve Kulüp stili Tango'da kullanılan hafifçe yamuk, 'V' şeklinde
kapalı tutuşta yapılabilir.
Tutuş ve çerçeve
Bazılarına göre Milonguero ile diğer stil Tango dansları arasındaki
fark, Milonguero stilinde çerçevenin bayanın içinde olması ve diğer
stillerde çerçevenin her iki dansçının kollarında olmasıdır. Çerçevenin
bayanın içinde veya kollarda olması, geniş ölçüde tutuşun yakınlığı ve
yumuşaklığına bağlıdır. Sert ve mesafeli bir tutuşta çerçeve
kollardadır. Tutuş daha yakın ve yumuşak oldukça, çerçeve her stil
Tango'da bayanın vücudunun içine doğru ilerler.
Ric-Tic-Tic Ritmi
Ric-Tic-Tic ritmi, Juan D'Arienzo, Rodolfo Biagi ve diğer bir çok
orkestranın seslendirdiği Tango müziklerindeki öne çıkan ritmik
unsurları tanımlamanın bir yoludur. Bazıları ric-tic-tic ritimli
müziklerin 2/4 ölçüsünde olduğunu, bu görüşte olmayanlar da üçe karşı
iki ölçüsünde olduğunu iddia etmektedir. Bazı orkestralar 2/4 ölçüsünde
tango müzikleri çalmıştır and buna syncopated üçe karşı iki ritmini
eklemiştir. Diğer orkestralar 4/4 ölçüsünde çaldıkları halde üçe karşı
iki ritmini müziklerine eklemişlerdir. Tangonun adımları bazen yavaş,
yavaş; hızlı, hızlı, yavaş.. şeklinde açıklanır, ancak bu açıklama kesin
bir tariften çok doğru ritmi bulmak için bir kılavuz olarak
düşünülmelidir. Adımlar şu şekillerde de açıklanabilir: yavaş, yavaş;
hızlı, hızlı, hızlı veya bir, iki; bir, iki, üç. Üçe karşı iki
dizilerinin iki kere art arda yapılması- ki bu kabaca bir, iki, üç; bir,
iki, üç veya hızlı, hızlı, hızlı; hızlı, hızlı, hızlı şeklinde
tanımlanabilir- tamamen ritmik olacaktır ve esasında bu müzikte dans
etmenin en yaygın biçimlerinden birisidir.
Milonga
Rebecca Shulman'in yazısından özetlenerek çevrilmiştir.
Milonga nedir?
Milonga bir müzik türünün ve o müzikle yapılan dansın adıdır. Tango'ya
çok yakındır ve her ikisi de ayni kökten gelirler. Milongalarin marsa
benzeyen bir ritmi vardır ve tatlı, kalbi yumuşatan bir duygu verirler.
Milonga sözü ayni zamanda herkesin gece giysileriyle gittiği tango
kulüpleri için de kullanılır. Bu kulüplerde gece 11, 12 gibi başlayan
eğlence sabaha kadar sürer. Buralarda belki de eski moda sayılabilecek
görgü kuralları hala geçerlidir.
Bir milongada gece nasıl geçer?
Şarkılar dörtlü beşli gruplara halinde çalınır. Genellikle ayni yılların
hatta ayni orkestranın şarkıları bir grup içinde bir araya getirilir.
Böylece şarkıların benzer biçim ve havada olması sağlanır. Bir grup
şarki tango türünde olabilirken, diğeri Milonga ve bir diğeri de
Arjantin valsi olabilir. Hatta diğer Latin dans müzikleri ve Amerikan
swing türü müzikler de çalınabilir. Genellikle bütün bir şarkı grubunda
ayni esle dans edilir. Bu şarkı grupları arasına dans etmeye elverişli
bulunmayan müzikler çalınır ve herkes masalarına döner. Bu müzikler
perde olarak adlandırılır. Yeniden dans müziği başladığında yeni bir
esle dansa katılırsınız. Eğer bütün şarkı grubunda ayni esle dans etmek
istemiyorsanız bile, onunla en az iki şarkıda dans etmelisiniz. Bir
şarkı kabalık denilebilecek kadar kısa sayılır. Eğer ayni kişi ile dansı
sürdürecekseniz, parçalar arasında ara verildiğinde dans pisti üzerinde
durup, esinizle sohbete başlamalısınız. Yeni şarkı başlasa da, şarkının
ilk kıtası boyunca çiftler acele etmeden sohbeti sürdürürler. Sonra
neredeyse ayni anda her erkek esine sarılarak onu sonraki dansa davet
eder ve çiftler pistin her yerinde yeniden dans etmeye başlarlar. Bu an
için tetikte bulunmanız ve herkesle birlikte dansa katılmanız gerekir.
Herkes dansa başladığında, yerinizde durursanız, onların yolu üzerinde
kalırsınız. Ancak herkes konuşurken dansa başlamak da herkesin yemeği
konmadan, yemeye başlamak gibi bir kabalıktır. Bu geleneğin arkasındaki
düşünce hem yabancı biri de olabilecek dans esinizi tanıma şansı vermek
hem de şarkıyı dinleyip ritmini duymanıza yardımcı olmaktır. Genellikle
dans ederken konuşmamalısınız ve her zaman şarkının son ya da sondan bir
önceki notasında dansı bitirmelisiniz. Dans edenlerin birbirlerine
teşekkür etmeleri birlikte bir dans daha etmeyi istemediklerini
gösterir. Eğer ayni kişiyle dansı sürdürmek istiyorsanız, ilk teşekkür
eden kişi olmayın. Eğer dans bitmişse erkeğin kadına masasına kadar
eşlik etmesi adettendir.
Dans pistinde nasıl davranılır?
Dans pisti ne kadar kalabalık olursa olsun çiftler birbirlerine çarpmaz.
Tangoyu ilerletmek demek, en azından bir adimin ortasında hem
kendinizin hem de esinizin yönünü yumuşak bir hareketle değiştirerek
çarpışmayı önlemek demektir. Ayni zamanda hareketlerinizi de
kısaltabilmelisiniz. Kalabalık bir dans pistinde, kalabalık sizin
dansınız biçimlendirir. Yaratıcılığınızı kullanmalısınız. Tango, Milonga
ve valste çiftler dans pistinde saat yönünün tersinde hareket ederler.
Bazı kulüplerde çiftlerin dans pistinin çevresinde dış bir halka daha
oluşturarak dans ettiğini görebilirsiniz. Burası daha uzun bir çizgi
üzerinde dans ettiğiniz ve yalnızca bir yönden size çarpabileceklere
dikkat etmeniz gerektiği için daha çok tercih edilen bir yerdir. Eğer
dış çemberde bir yer edinirseniz, onu kaybetmemek için ne çok hızlı ne
de çok yavaş dans etmemeye özen göstermelisiniz. Bütün tango adımları
bir milongada yapılmaya elverişli değildir. Yaratıcılığınızı
kullanırken, diğer çiftleri rahatsız etmeyecek figürleri seçmelisiniz.
Dans edenleri izleyerek de bir çok şey öğrenebilirsiniz. Dans edenleri
seyrederken, her çiftin müziği nasıl kendilerine göre yorumladığını
görebilirsiniz. Dansa davet Kadınlar için de, erkekler için de, dansa
davet etmenin eski moda yolu, salonun öbür ucunda da otursa, tanıdığınız
biri ya da bir yabancı da olsa, bakışlarınızı dans etmek istediğiniz
kişiye çevirmektir. Göz göze geldiğiniz anda bu dansa davettir. Bir
gülümseme ya da bas eğme ise daveti kabuldür. Erkek kalkıp kadının
masasına doğru gider. Kadın onu pistin kenarında bekler. Bir an
karşılıklı dururlar ve sarılarak dansa başlarlar.
__________________
!!!Diğer Sosyal DAnslardan Bazıları!!!
Merengue
Merengue Dominik Cumhuriyetinin ulusal dansı, komşuları Haiti ve
etrafındaki adalarda yapılan danstır. Merengue'nin nasıl doğduğuna dair 2
rivayet vardır. İlki, Afrika'dan gelen köleler zincire vurularak şeker
tarlalarında çalıştırılıyordu. Davulla vuruşlarıyla beraber
ilerliyorlardı. Zincire vuruldukları için her adımda bir bacaklarını
sürüklemek zorunda kalıyorlardı. Merengue'nin bu hareketten çıktığı
sanılır. Diğer rivayet ise, Dominik cumhuriyetinin bir çok savaşında
bulunmuş bir kahraman vardı. Bu kahraman bir savaşta ayağından
yaralanmıştı. Bu insan halkı tarafından çok seviliyordu.
Her gittiği şehirde ona "hoş geldin" eğlenceleri ve danslar yapılıyordu.
Bütün insanlar onu sevdikleri için bir ayaklarını gevşek bırakıp
sürükleyerek dans ediyorlardı. Sanki bir ayakları sakat gibi ve böylece
Merengue Çıkmıştır. Merengue Dominik Cumhuriyetinin başlangıç
yıllarından beri var olmuş bir danstır.
Bachata
ABD’deki Rap gibi Bachata da fakir ve dışlanmışların müziği olarak
ortaya çıktı. Dominik Cumhuriyeti’nin varoşlarında ortaya çıkan Bachata,
fakir Dominiklilerin, sosyal ve ekonomik dışlanmışlığını ve terk
edilmişliğini yansıtır.
1960’ların başında Bachata romantik, gitara dayalı müziğin önemli bir
alt kategorisi olarak ilk ortaya çıktığında dansa yönelik Küba Son’undan
ve Guaracha’dan ayrılmaktaydı. İlerki yıllarda, müzisyenlerin Bachata
ritimlerini hızlandırması ve dansçıların yeni bir dans adımı
geliştirmesiyle, Bachata, aynı zamanda bir dans müziği olarak da kabul
edilir oldu.
__________________
Salsa hakkında ek bilgi..
SALSA STİLLERİ
Salsa bir çeşit "serbest stil" dans ya da "sokak dansı" olduğu için
dünyada dans eden sayısı kadar çok sayıda Salsa stili bulunmaktadır.
Belirli bir rutine ya da standarda bağlı kalmaksızın dans edilen Salsa,
bu özelliği sayesinde özgürce ve doğaçlama yöntemi ile yapılır. Bir
zamanlar dans etmek için birkaç temel adım bilmeniz yeterli idi .
Kendinizi sadece müziğe bırakmaktan başka bir şeye ihtiyacınız yoktu. O
zamandan bu yana Salsa birçok dans stilini içine aldı ve daha karmaşık
bir dans olarak ortaya çıktı. Salsa hala "serbest-stil" de yapılan bir
dans olmasına rağmen, dünyanın değişik yerlerinde belirgin olarak
diğerlerinden ayrılan Salsa stilleri ortaya çıktı. Bu stillerin her
birinin ayak figürleri ve dönüş özellikleri birbirinden farklılık
göstermektedir. Bu stillerden en çok bilinenleri şu şekilde
sıralanabilir:
1. Los Angeles Stili
2. New York Stili
3. Küba Stili
4. Miami Stili
5. Rueda
Bütün bu stillerde inanılmaz sayıda figür ve dönüş bulabilirsiniz. Her
biri Salsa ritmini ayrı bir şekilde yorumlar ve etkileyici bir sanatsal
yaratıcılık içerir.
Los Angeles Stili
Adından da anlaşılacağı gibi Los Angeles, Josie Neglia, Vasquez Brothers
ve Salsa Brava gibi tanınmış dansçılar sayesinde kendi Salsa'sını
yarattı. LA stili, "shine" adı verilen ayak hareketleri ile heyecan
verici, şık ve aaaai bir Salsa türüdür. Her yıl düzenlenen Dünya Salsa
Yarışmaları ve Bacardi Festivalleri gibi dev Salsa organizasyonlarına
katılan dansçılar arasında LA stili uygulayan dansçıların sayısına
bakarsak, LA stilinin dünyada bulunan en ünlü Salsa türleri arasında
olduğunu anlayabiliriz.
LA Stili Salsa Nedir?
LA Stili Salsa, hareketlerini birçok dans stilinden almış bir salsa
türüdür. Küba ve New York stili Salsa, Caz, Swing ve Salon Danslarından
etkilenmiştir. Bu etkiler, LA stilini uygulayan günümüz dansçıları
tarafından üretilen çok sayıda dönüş figürleri sayesinde daha da
geliştirilmiştir. LA stili Salsa figürlerinin çoğu, "cross-body lead"
denilen erkeğin bayanı çizgisel bir hareketle vücudunun yanından geçmesi
için yönlendirdiği hareketlere dayanır. Bu temel figür, Küba ve New
York stili Salsa'larda da bulunur. Bu üç stil, "cross-body lead" gibi
birçok dönüş figürünü de ortak kullanmaktadır. Örneğin Küba Stilinde
"Setenta" (Yetmiş) olarak bilinen figür, LA ve New York Stili Salsalarda
"Hammer-Lock" olarak bilinmektedir.
LA Stili Salsa Diğer Salsa Türlerinden Nasıl Ayrılır?
İlk olarak, Küba Stilinde olduğu gibi karmaşık kol hareketleri LA
Stilinde fazla görülmez. Ayrıca, LA Stili dönüş figürleri Küba stilinde
olduğu gibi "dairesel" değil, "çizgisel" yapılır. LA Stili Salsa, New
York Stili Salsa'da olduğundan daha rahat bir ritme sahiptir. New York
Stili Salsa'da "duruş"lar ve "yakalama"lar için çok iyi bir zamanlama
gerekmektedir. En önemlisi, çok sayıda yatırma, dönüş, düşüş gibi
izleyenlerin başını döndüren hareketleri ile LA Stili Salsa figürleri,
aaaai ve gösterişlidir.
LA Stili , Salsa'nın Orijinal Hali midir?
Salsa'nın "orijinal" türü diye bir şeyin varlığına inanmıyoruz.
Kolombiya Cali sokaklarında dans eden insanlar, Küba Havana'nın
klüplerinde dans edenlerden farklı bir şekilde dans ederler. Aynı
şekilde Miami'de yaşayan Kübalılar, Küba'da yaşayan Kübalılar'dan farklı
bir şekilde dans ederler. Dünyanın her yerindeki dansçılar Salsa
müziğini kendilerince yorumlar ve kendi stillerini yaratırlar. Salsayı
bugün bildiğimiz farklı ve figür zenginliğine sahip bir Salsa yapan,
gelişiminde çok büyük bir oranda yaratıcılığın kullanılmasıdır.
LA "Shine"ları (Ayak Hareketleri) Nedir?
Evet, LA Stili Salsa'nın da "shine" ları var! "Shine" lar, karmaşık ayak
figürleri ile şık el ve vücut hareketlerini birleştiren ve doğaçlama
yapılan figürlerdir. Dans ederken partnerler birbirlerinden ayrılır ve
kendi "shine" larına başlarlar. Dans rutininde verilen bu etkili mola,
dansçıların hem kendi bireyselliklerini ortaya koymalarını hem de
partnerlerinin stillerini takdir etmelerini sağlar. "Shine" lar daha çok
"conga" vuruşlarının hızlandığı ve güçlü bir şekilde duyulduğu yerlerde
yapılır.
Neden LA Stili Salsa Öğrenmeliyim?
LA figürlerin temeli "cross body lead" adı verilen harekete ve temel
dans ilkelerine dayanır. Bu sebeple LA Stili Salsa öğrenmekle, hem
dansın temeli hakkında güçlü bir altyapıya sahip olursunuz hem de daha
sonra Küba, Miami ya da New York Stili gibi değişik Salsa türlerine
kolaylıkla geçiş yapabilirsiniz.
tango
çarliston
polka
cha cha
swing
rock'n roll
break dance
mambo
samba
mazurka
kadril
twist
oryantal
salsa
Merengue
Bachata
R&B HipHop
Pop Dance
Electric Boogie
Rumba
bale
flamenco
reggae
Arkadaşlar öncelikle belirtmeliyim ki Dünya'da dans genel anlamda 2'ye
ayrılır.
1.si Sosyal Danslar: Peki nedir bu sosyal dans dediğimiz?
Kısaca şöyle anlatabilirim ki canınızın istediği herhangi bi zamanda
biyere gidip o dansı yapabiliyorsanız o dans sosyal danstır. Dünyada en
yaygın olarak yapılan sosyal danslar
Başta Salsa daha sonra Tango, Bachata, Merengue, Rueda, Klüp Cha Cha...
Dünyanın neresine giederseniz gidin minik bi araştırmadan sonra mutlaka
bir latin gecesi bulursunuz. O ülkede konuşulan dilden tek bir kelime
dahi bilmiyorsanız o mekana girdiğinizde tanımadığınız herkesle dans
etme hakkınız var.
2.si Salon Dansları:Salon Dansları Sosyal danslardan ayrı olarak
ağırlıklı olarak yarışma ve show amaçlı yapılan danslardır. Cha Cha Cha,
Jive, Pasodoble, Samba, Rumba
Sosyal danslara kıyasla teknik yönü daha ağır basar ve genellikle sabit
partnerle yaıpan dans türüdür.
!!!Salsa!!!
SALSA TARİHİ
Salsa, İspanyolca'da kelime anlamı olarak sos ya da salça'dır. Malzemesi
nerede yapıldığına bağlı olarak değişen bir salça. Fakat buradaki tek
gerçek içinde çok fazla baharat olduğudur!!!
Birçok popüler müzikte olduğu gibi, salsa da Afrika'nın, yeni dünya'nın
kozmopolit kültürüyle buluşmasıyla ortaya çıkmıştır. Salsa'nın
1930'larda ya da 1940'larda Küba'da başladığı söyleniyor. Aslında
tartışma gruplarına baktığınızda, Portoriko'lular ve Küba'lılar
arasında, Salsa'nın kendilerine ait olduğuna dair derin tartışmalar var.
Hatta Afrikalılar da Salsa'yı sahiplenme konusunda hayli iddialılar.
Bir tarafı Yoruba vurmalı çalgıları ve bir tarafı da çağrı cevap (call
response) vokalleri, yerlilerin müzikleriyle birleştirildi. İspanya ve
Fransa'nın müzüik ölçüleri ile İngiltere country dansı üstüste konularak
SON ortaya çıktı ve tadı çok güzeldi!!!
Evet, hareket olarak modern Latin dans müziğini Küba kurduysa da değişik
içeriklerle bu dansın transformasyonu Karayipler dışında, New York ve
Miami sokaklarında gerçekleşmiştir..
Salsa'yı tarif etmek kolay değildir. Salsayı kimler buldu? Kübalılar mı,
yoksa Porto Rikolular mı? Gerçekte salsa birçok Latin ve Afro-Caribbean
danslarının birleşimidir. Herbiri, salsanın gelişiminde önemli rol
oynamışlardır
Küba'ya, salsanın orijini ve ortaya çıkışının temellerini atması
bakımından hakkını verdikten sonra söylemeliyiz ki, salsa sadece Kübanın
dansı değildir. Derinlere indikçe, sonradan "Danzon" adını alan ve
Haiti'den kaçan Fransızlar tarafından adaya getirilen, İngiliz/Fransız
country müziği, Rumba ve Afrika kökenli birçok dansla (Guaguanco,
Colombia, Yambu) harmanlanmaya başladı. Ve bugün bilinen salsa ile
neredeyse aynı özelliklere sahip olan, Küba'nın simgesel müziği ve dansı
"Son" bu karışıma eklendi. Bu ilginç bileşim kendini küçük
varyasyonlarla ve küçük oluşumlar halinde bazı başka ülkelerde de
göstermeye başladı. Dominik Cumhuriyeti, Colombia, Porto Rico ve
diğerleri. Bu ülkelerdeki orkestralar müziklerini para kazanma amacıyla
Mexico City ve New York'a taşıdılar. Ve bu iki şehirde yatırım
olanaklarının ve tanıtım imkanlarının zenginliği sebebiyle salsa ticari
görünümünü kazanmış oldu. "Salsa" terimi New York'da doğdu fakat dansı
değil. Salsa değişik ülkelerin değişik müziklerine verilen ortak bir
lakap olarak popülaritesini kazandı. Rumba, Son Montundo, Mambo,
Guaracha, Cha cha cha, Son, Charanga, Cumbia, Merengue, Plena,Danzon,
Guguanco, Festejo, bomba, cubop, Guajiro ve daha birçoğu. Bunların bir
bölümü kendi karakterlerini yarattılar bazıları da harmanlanıp Salsayı
oluşturdular. Daha kısa ve net bir anlatımla söylemek gerekirse, Salsa
,Küba Son müziğinin birtakım diğer tarzlarla karıştırılıp modernize
edilmiş halidir diyebiliriz.
Eğer günümüzde yapılan salsayı dinlerseniz, altyapısında "Son"
duyacaksınız, "Cumbia" duyacaksınız, "Guaracha" duyacaksınız. Hatta
eskiden çalınan "Merengue" den parçalar duyacaksınız. Bütün bu eski
müzikleri modern ritmlerin arasında yakalayabilirsiniz. Büyük Salsa
müzisyenlerinden Kübalı Willie Chirino, bir şarkısının liriklerinde
salsanın tarihini bir cümleyle özetlemiş: ".y si en la calle Serra te la
encuentras dile que le he escrito un 'SON' de corazón..." ".eğer ona
Serra caddesinde rastlarsan, ona sadece onun için kalbimden bir 'SON'
yazdığımı söyle..."
SALSA
Latin ritimleri uzun yıllardır popülerliğini korumuştur, hemen hemen
herkes Samba, ya da Reggea müziklerini bilir ve bunlarda dans etmiştir.
Fakat hergün daha büyük bir popülerite kazanarak kitlesini arttıran ve
dansçılara yıllardır büyük zevk veren bir latin dans daha var, sadece
Karayipler'de, Amerika'da ya da Avrupa'da değil dünyanın her köşesinde
insanları etkileyen bir danstan bahsediyoruz. SALSA...
İspanyolca bir sözlükte araştırdığınızda salsanın çeşitli baharatlardan
oluşan bir çeşit sos olduğunu bulursunuz.Tabiki bizim bahsettiğimiz
salsa bu değil, bizi dansetmeye iten bazı ritimlerden ve vuruşlardan
bahsediyoruz. Tıpkı yediğimiz salsa gibi, salsa ritmi de sıcaktır.
Belirttiğimiz gibi salsa kelimesi müzikle ilgilidir, salsa müziğinin
üzerine yapılan dansa Küba ve Miami de genellikle "CASINO" denir. Ama
artık bütün dünyadaki dansçılar tarafından "SALSA" adıyla bilinmektedir
Salsanın kelime anlamını inceledikten sonra, bütün salsa dansçılarının
bilmesi açısından çok önemli olan, salsanın köklerine ve neden bu ismi
nasıl aldığına, kısaca salsanın nereden geldiğine bakalım.
Salsa şarkılarının sözlerinde çok geçen bir kelime vardır: "SON". Son
salsanın tam anlamıyla orijinidir. Yani salsa Küba son müziğinin
modernize edilmiş halinden başka bir şey değildir. Diğer müzik türleri
ve zengin enstrümanlarla geliştirilmiştir.
Son, Havana'ya Kübanın batısından daha iyi bir yaşam sürmek için büyük
şehire göçenler tarafından, 1920'lerde getirilmiştir. Yaşamlarını
kazanmak için sokaklarda gitarları ve davullarıyla Havana'ya renk katan
bu insanlar zamanla Havana partilerinin vazgeçilmez unsuru olmuşlardır.
Doğaçlama yaptıkları müziklerle (Son-montundo) insanları dans
ettirmişlerdir.
bu türün ilk uygulayıcıları Ignacio Piñero, María Teresa Vera, ve Miguel
Matamoros İspanyol koloni kültüründen aldıkları gitarlar ve geleneksel
Küba çalgılarından guiro, maracas ve clave ile bu müziği yıllar sonraya
taşıyacak altyapıyı kurmuşlardır. kısa zamanda Havana sosyetesi, o
zamana kadar yaptığı Waltz, Danza, Contradanza ve Danzón gibi dansların
yanında "SON" da yapmaya başladılar. O zamanların en popüler gece
klüplerinden Casino Deportivo ve Casino de la Playa dünyanın dört bir
yanından buraya kumar oynamaya gelen zenginlere SON müziğini tanıttı.
Zamanla yeni gruplar, yeni müzik anlayışları ve yani enstrümanlarla son
geliştirildi. Piyano, perküsyon aranjmanları, ve üflemeli çalgılar SON
müziğe katıldı. Küba'nın ekonomik durumu kötülşetikçe müzisyenler para
kazanmak için Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika'ya göç ederek
yaptıkları müzikle geçimlerini sağlamaya başladılar. Zaman geçtikçe
evlerinden uzakta olan bu müzisyenler kayıtlar yapmaya ve giderek
ünlenmeye başladılar.
60'lı yıllara gelindiğinde amerika'da yaşayan latin müzisyenler klasik
son müziğine Rock'n Roll, Merengue, Bossanova, Cumbia, Cha Cha Cha,
Mambo, ve Boogie-Woogie gibi popüler müzik türlerini kattılar. Gelenksel
latin ritimlerini bozmadan ortaya çıkarttıkları bu türe sevecn bir isim
buldular: BOOGALOO". Latin müziğin efsanesi Tito Puente, New York's
Madison Square Garden'daki Fania All Stars konserinde Kendinden geçmiş
şekilde danseden kalabalığa "Esto es una gran SALSA!". diye seslendi.
Bu sözler çok ünlü bir Küba Son şarkısı olan "Echale Salsita!" da dan
alınmıştı. Tito Puente'nin Fania All stars konserinde söylediği bu
sözler kısa zamanda,bu müziğe kısa, etkileyici ve tanımlayıcı bir isim
arayan plak şirketlerinin pazarlamacıları tarafından kullanıldı. Ve
SALSA etiketi günümüze kadar yaşadı. Ne tesadüftür ki bu müziğe salsa
denmesine en çok kızan kişi de Tito Puente'idi.
SALSA ENSTRUMANLARI
GUIRO
Plastik, fiberglas ya da doğal calabash (bir çeşit sukabağı)
kullanılarak yapılan, bir yüzü tırtıklı bir enstrüman. Tırtıklı yüzüne
tahta bir çubuk sürtülerek çalınır. Şişeye benzeyen ve kilden yapılan
udu guirosu dan, Afrika udu davuluna benzeyen bir ses alınır
TRES
İkişer telli üç set telden oluşan küçük bir geleneksel Küba gitarıdır.
Tres çalındığında, aaaalik bir tını duyulur. Bu romantik ses Küba son
müziğinin ve salsanın değişmez tınısıdır
CLAVE
Biribirine vurularak çalınan iki tahta çubuktan oluşur. Afro-Küba
müziğin iskeletini oluşturun ritimleri yaratan enstrümandır. Clave
olmadan salsa ve bir çok diğer Afro-Küba müziği yapılamaz
BONGO
Farklı boylarda iki küçük davulun birbirine bağlanmasıyla oluşan bir
enstrüman. Diz arasına konularak elle çalınır. Hemen hemen bütün latin
müziklerinde kullanılır
DJEMBE
Ahşaptan yapılan bir çeşit Afrika davulu. Bacakların arasına konularak
çalınır ve çok zengin ve derin bir tonda ses üretir. Kenarlarına
vurulduğunda ise çok güçlü bir tiz alınabilir
SHEKERE
Yuvarlak bir sukabağının etrafına ağ şeklinde örülmüş boncuklardan
oluşur. Sallandığında ritim oluşturur. Geleneksel shekere calabash
kabağının etrafına değişik boylarda boncuklar örülerek yapılır ancak
günümüzde fiberglas kullanılmaktadır
SURDO DRUM
Brezilya kökenli bir bas davulu. Samba müziğin kalp atışıdır.
MARACAS
Maracas, elle sallayarak çalınan ve çok güçlü ses çıkaran bir
enstrümandır. Orjinal maracasda sukabağının içine zeytin çekirdeği
yerleştirilir ancak günümüzde genellikle plastik ya da ahşap gövdeli,
içlerinde plastik boncukları olan maracaslar üretilmektedir
TIMBALES
Bir çift kuvvetli ses veren prinç aaaalinden yapılmış davuldan oluşur.
Davullar ayakların üzerinde durur ve bu şekliyle timbales latin müziğin
markası olmuştur. Latin müziğin efsanevi ismi "El Rey" Tito Puente'nin
çaldığı enstrümandır.
CAMPANA
Çan olarak da bilinir. Çan şeklinde bir aaaale tahta bir çubukla
vurularak çalınır. Halkın Küba sokaklarında düzenlediği karnavallarda,
ineklerin boyunlarından çıkardıkları çanları, bir sopa ile çalmalarıyla
bulunmuş bir enstrümandır.
AGOGO
Birbirine aaaal bir çubukla bağlanmış iki koniden oluşan bu enstrüman
bir çok Brezilya samba müziğinde kullanılır
PAN PIPE
Tipik Güney Amerika flütü. Bambudan yapılır. Üzerinde bulunan deliklere
üflerken, delikleri açıp kapamayla çalınır.
CAJON
Tahta bir kutudur. Bacaklar arasında elle vurularak çalınır.. Eski
Rumbalarda sıkça kullanılırdı.
BATA DRUM
Kum saati şeklinde, kayışla bacaklara bağlanarak, diz üzerinde çalınan
bir Nijerya davuludur. Küba müziğinde sıkça kullanılır
!!!Arjantin Tango!!!
Arjantin Tango
Tutkulu, dokunaklı ve kışkırtıcı; Tango bir çok insan için değişik
şeyler ifade eder. Bir dansçı için, Avrupa ve uluslararası stiller
arasından o andaki duygusal durumuna göre seçebileceği bir çok dans
bulunur- Valsin romantizmi, Rock n' Roll'un dinamizmi veya Samba'nın
karnavalı çağrıştıran atmosferi. Melankoli dansı olarak ün yağmış
olmasına rağmen, Tango aslında bütün bu duyguları ve daha fazlasını
içinde barındırır. Buenos Aires'in varoşlarındaki hayat tecrübesinin
doğurduğu Tango, mütevazi günlerini geride bırakarak Paris'in yükek
sosyete mekanlarına kadar yükseldi, ancak Tango'ya hayat verenlerin
gözünde varoş barları, onun gerçek evi olmaya devam etti.
19. yüzyılın son yıllarında Avrupa savaşlar, kıtlık ve eknomik
belirsizlikler yüzünden harap durumdaydı. Gelecekten pek az beklentisi
ve anavatanlarında geçirecekleri düzenli bir hayata karşı fazla ümidi
olmayan bir çok genç adam, yeni bir hayat başlamak için GüneyAmerika
ülkelerine göç etti. Bunlardan yüzbinlercesi Arjantin'in Rio de la Plata
üzerindeki başkenti Buenos Aires gitti.
"Tango" kelimesini Afrika kökenli olduğu düşünülmektedir ve "buluşma
yeri" veya "özel yer" demektir. Ancak bu Tango'nun da Afrika kökenli
olduğu anlamına gelmez. Küba'daki Habanera, İspanya'daki Contradanza ve
Afrika-Arjantin kökenli bir dans olan Candombe, Tango'nun doğuşunda
etkili olmuşlardır; ancak bu dansların hiçbirisi Tangoyu Milonga kadar
etkilememiştir.
Milonga "parti" veya "fiesta" demektir ve Milonga müziği canlı,
heyecanlı ve neşelidir. Elimizde bulunan bilgiler, Compadritos'un
Afrika-Arjantin kökenli danslarla ilgili olduğu ve bu danslardan bazı
figürleri Milonga'ya adapte etmiş olabileceği yönündedir.
Avrupa kökenli yeni Arjantin'liler ortak bir kaderi paylaşıyorlardı ama
yine de çoğu zaman umutsuzluk ve hayal kırıklığı içindeydiler. Bu genç
insanlar genellikle academias ve pregundies, yani kadın garsonların dans
etmeleriiçin kiralanabildiği salaş kafelerde vakit geçiriyordu.
Kadınları etkileyebilmek için genç adamların çok iyi dansçılar olması
gerekiyordu, bu yüzden dans onlar için çok önemli bir hale geldi.
Profesyonel anlamda dans akademileri bulunmadığı için, erkekler
birbirlerine Tango öğretmeye, sırayla erkek ve bayan adımlarını yapmaya
ve kafelerdeki kadınları baştan çıkarmadan önce bu şekilde pratik
yapmaya başladılar. Artık Avrupa danslarındaki katı kurallara bağlı
olmadıkları için erkekler, bayanları dans ederken ustaca yönetmek için
çok pratik ve çoğu zaman da tamamen yeni yollar bulmaya başladılar.
Tango müziği
Tango ile birlikte ilk kullanılan enstrümanlar gitar, flüt ve kemandı.
Daha sonra bandoneon, bu dansın vazgeçilmez enstrümanı haline geldi.
Bandoneonun Tango'nun ruhu olduğu söylenir; Tango besteleri de bu
"şeytanın enstrümanı"na ithafen yapılmıştır. Bandoneon, bir çeşit
konsertinadır ve çalması gerçekten çok zordur. Solo seslendirilen bazı
Tango'ların dışında Tango bestelerinin hepsi bandoneon üzerine
yazılmıştır.
Tango ustaları
Belki dünyada en çok tanınan parça olan "La Cumparsita" 1916 yılında,
Gerardo Matos tarafından esasen bir marş olarak yazılmıştır ve daha
sonra bir Tango parçası olarak düzenlenmiştir. "La Cumparsita" küçük bir
sokak topluluğu veya karnavalda bir gösteri demektir. Başka bir meşhur
Tango parçası da, 1905 yılında Angelo Villoldo tarafından bestelenen "El
Choclo"dur. Bu parça bütün zamanların en beğenilen parçalarından
biridir ve 1950 yılında çıkarılan "Kiss of Fire" isimli yeni düzenlemesi
Amerikan pop müzik listelerine girmiştir.
Bandoneonun derinden gelen gür sesi ile Tango, daha yoğun ve düşündürücü
ve hatta her zaman olmasa da bazen melankolik bir havaya bürünmüştür.
Melodilerin üzerine insanların yaşamlarını anlatan sözler yazılmıştır.
Tango söz yazarlarının kullandıkları ana fikirler,kaderci görüşler ve
kendi görüşlerine göre hayatın insanı soktuğu sınavlar ile ilgiliydi.
Carlos Gardel bütün zamanların en büyük Tango yorumcusuydu. Gardel tam
bir Latin sevdalısıydı ve 1935 yılında geçirdiği trajik bir uçak
kazasında hayatını kaybetti. Buenos Aires'in La Chacarita semtinde
bulunan mezarını hayranları sürekli olarak ziyaret eder. Gardel'in
söylediği parçaların bir çoğunda kendisine gitar eşlik etmektedir, bu da
eski payadores'in yaşam tarzını yansıtmaktadır. Gardel tarafından 1917
yılında yorumlanan ilk Tango parçası "Mi Noche Triste" ("Üzgün gecem")
idi. Bu parça terk edilen ve kendini içkiye veren bir sevgilinin
üzüntüsünü anlatmaktaydı.
Çok tanınmış bir Tango söz yazarı ve bestecisi olan Enrique Santos
Discepolo bir seferinde "Tango, dans ederek anlatılan üzgün bir
düşüncedir" demişti.
__________________
!!!Arjantin Tango2!!!
Tarihçe
Tango'nun evrimi
1912 yılında çıkarılan Kadınların Evrensel Oy Kullanma Hakkı yasası
insanlara yeni bir özgürlük anlayışı getirmiş, Tango'ya da yeni bir hız
kazandırmıştı. Artık Tango yapmak isteyen insanlar yalnızca alt sınıfa
ait değildi, yüksek sosyete mensupları arasında Tango partileri vermek
moda haline geldi ve Buenos Aires'in zengin mahallelerine kısa sürede
bir çok Tango salonu açıldı. Tango'nun ünü Güney Amerika'dan New York,
Londra ve Paris'e de yayıldı; buralarda Tango dersleri verilmeye
başladı. Birinci Dünya Savaşı sırasında insanlar, savaşın şiddetinden
kaçış yolları aramaya başlamıştı ve zamanın karışıklığına rağmen Tango
unutulmamıştı. Artık zaman değişiyordu ve yeni bir özgürlük havası
esmeye başlamıştı. Tango macerası bu duyguları bir yansımasıydı ve
tangoya olan talep gittikçe artıyordu. Savaşın sona ermesi ile birlikte
Tango, 1920'li yıllarda altın çağına girdi. 1930 yılındaki ani askeri
darbe vatandaşların oy verme hakkını ve dolayısıyla insanların
kendilerini ifade etme özgürlüğünü, yani tangoyu ellerinden aldı. İşte
bu dönemde, şu sözleriyle ünlü, çok kötümser bir tango
filozofu/vokalisti çıktı ortaya; Enrique Santos Discepolo: "20. yüzyıl
bir çöp yığınıdır. Bunu kimse inkâr edemez". Arjantin halkının politik
özgürlüklerini büyük ölçüde yeniden ele geçirmeleri ile birlikte Tango,
1930'lu yılların sonlarında tekrar canlanmaya başladı. İnsanlar sosyal
yükselişlerini, fiziksel yalnızlıklarının bir simgesi ve hayatlarının
bir parçası haline gelmiş olan Tango dansı ile kutluyorlardı. Bu dönemde
aralarında Fresedo, de Caro, Pugliese ve Anibal Troiro olan ve Tango'ya
yeni bir yön veren sanatçılar ortaya çıktı. Tango Avrupa ve Kuzey
Amerika'da daha popüler hale geldikçe, Buenos Aires'teki popülaritesi
önceden görülmemiş düzeylere erişti. Bazı müzisyenler Tango'yu müziksel
bir sanat dalı olarak yeni ve yaratıcı yollarla yorumlamak için
çalışmaya başladılar. Bu müzisyenler ve besteciler çok takdir ediliyordu
ve Buenos Aires ve ötesinde herkesçe tanınan insanlar olmuşlardı.
Bandoneon çalan sanatçılar neredeye tanrı gibi görülüyordu. Ancak
insanları etkileyenler yalnızca müzisyenler değildi- büyük dansçılar da
bir hayli beğeni topluyordu. Belki de en çok tanına ve hafızalarda en
uzun süre yer edinen sanatçı El Cachafaz (Jose Ovidio Bianquet) idi.
Carmencita Calmeron ile dans eden El Cachafaz halkın büyük sevgisini
kazanmıştı. Son zamanları en büyük Tango dansçıları ise Juan Carlos
Copes ve Maria Nieves'dir. Onlar Tango dansının simgesi haline gelmiştir
ve kendilerini seyredenleri mutlaka etkileyip onlara ilham kaynağı
olurlar. Yakın zamanda dünya çapında yapılan muhteşem gösterilerde
meşhur olan Tango dansçıları yetişmiştir. Ancak onların stili şov
Tango'sudur ve bu tarz yıllar geçtikçe Buenos Aires'in orijinal
Tango'sundan uzaklaşmaktadır.
Tango Avrupa'da geniş çaplı bir evrim süreci yaşamıştır. Arjantin Tango,
uzun süredir Avrupa'da kabul görmüş olan dans stilleri ile uyuşmuyordu
ve orijinal Tango süratli ve acımasız bir şekilde değiştirildi. Salon
etrafında dolaşıma imkân veren yürüyüşler bulundu ve Tango'nun baştan
çıkarıcı karakteri daha hızlı, daha sert ve daha saldırgan ritimler
altında ezilmeye başladı.
1950li yıların Buenos Aires'inde Tango düşüşe geçti. Juan Peron 1946
yılında devlet başkanı olmuştu ve bu dönemde Tango popülaritesinin
zirvesine erişti, Peron ve eşi Evita da Tango sevdalısıydı. Fakat 1952
yılında Evita'nın ölümü ile birlikte Tango yeniden gözden düşmeye
başladı. Amerikan Rock'n'Roll müziği ortalığı kasıp kavuruyordu ve Tango
yine zamanına ait olmayan bir dans olarak görülmeye başladı. Göç
edenler artık kendilerini yabancı olarak görmüyorlardı, Arjantin'li
oldukları fikrini benimsemişlerdi ve artık Tango'nun onların ülkelerine
olan hasretlerini hafifletici bir özelliği kalmamıştı. Ekonomik düşüş,
1940'ların tipik büyük Tango toplantılarının ve orkestra dinletilerinin
düzenlenmesini çok zor bir hale getirmişti. Tango müziği hala küçük
gruplar tarafından icra ediliyordu ama artık izleyiciler dans etmektense
dinlemeyi tercih ediyordu. 1960'lı yıllarda müzisyenler ve besteciler,
"el nuevo Tango" (Yeni Tango) tarzı üzerinde çalışıyorlardı. Bu tarzın
popülaritesi arttıkça Tango dansına olan ilgi azalmaktaydı. Aralarında
Osvaldo Pugliese'nin de olduğu bazı önemli orkestralar ve besteciler,
Arjantin'de ve yabancı ülkelerde izleyicilere Tango müziği çalmaya devam
ettiler. 1980'lerde büyük bütçeli yapımlar için dünya turları
düzenlemeye başladı ve Arjantin dışında Tango'ya olan ilginin yeniden
canlandı. Bu akımın etkisi öyle büyük oldu ki, yepyeni bir nesil Tango
ile ilk defa tanıştı. Bu dönemde Kuzey Amerika'da, Avrupa'da ve Uzak
Doğu'da Tango kulüpleri, salonları ve okulları açılmaya başladı.
Tango, başlangıç yıllarındaki mütevazılığinden sonra çok yol kat etti,
ancak daha gitmesi gereken çok yolu var. Tarihi; efsanelerle,
romantizmle ve nostaljik göndermelerle dolu. Tango, insanın duygularını,
onun ümitlerini, hayal kırıklıklarını ve yaşamın kendisini yakalayan,
aşırı dokunaklı bir dans (Esto es Tango- Tango Bu).
Stiller
Arjantin Tango stilleri (Stephen Brown)
Buenos Aires'te ve Arjantin'in diğer kesimlerinde Tango, bireysel ve
kişisel bir çok stilde yapılmaktadır ve Arjantin'li olmayan bir çok
Tango dansçısı kendi danslarının herhangi bir stile girdiğini kabul
etmezler. Sadece Tango dansı yaptıklarını söylerler. Bazıları da kendi
danslarının, diğerlerinin başka bir isimle adlandırdığı bir stile ait
olduğunu söyleyerek işi daha da karıştırmaktadırlar. Değişik stillerin
kendine has özelliklerinin belirlenmesi zor, uğraştırıcı ve muhtemelen
tartışmalara yol açacak bir iştir. Yine de bireysel stillerin
oluşturduğu yelpazedeki ortak noktaların ve farkların belirlenmesi,
Tango dansının belli birkaç kategoriye ayrılabilmesine olanak verir;
bunlar: Salon, orillero, milonguero, kulüp, nuevo, fantasia ve
canyengue'dir.
Salon stili Tango
Salon stili Tango tipik olarak dik bir vücut duruşu ile yapılır. Tutuş
açık veya kapalı olabilir, ancak genelde hafifçe yamuktur (yani her iki
danasçının da merkezi, partnerinin merkezinin biraz sağında kalır) ve
'V' şeklindedir (yani bayanın sol omzu erkeğin sağ omzuna, kendi sağ
omzunun erkeğin sol omzuna olan mesafeden daha yakındır).
Salon stili Tango açık tutuşta yapıldığında, dansçıların arasındaki
mesafe, bayanın dönüşlerini daha kolay gerçekleştirmesini ve pivot
alırken kalçaları ile üst gövdesi arasında daha az bağımsız harekete
ihtiyaç duymasını sağlar. Salon stili Tango kapalı tutuşta yapıldığında
çift, tutuşunu biraz gevşeterek dönüşlere yer açar ve dönüşlerde bayanın
daha rahat hareket etmesini sağlar. Salon stili Tango, DiSarli gibi
genellikle vuruşların en kuvvetli olduğu ve 4/4 ölçüsünde çalınan
parçalarda yapılır. Salon stili Tango'da dansçıların dans çizgisine
uymaları gerekir.
Orillero stili Tango
Bu stil, Tango kafeleri ve barlarındaki gibi küçük salonlar için daha
uygundur. Bu Tango türünde, bay ve bayan çok küçük bir alan içinde dans
ederek, birbirleri etrafında çok karmaşık figürler yaparlar. Bu stil,
kesinlikle daha içtendir. Orillero stili Tango, dans pistlerinin daha
geniş olduğu Buenos Aires'in çevre mahallerinde ortaya çıkmıştır.
Orillero stili Tango bir çok açıdan Salon stili Tango'ya benzer. Bu
stilde de çiftin dik bir vücut duruşu vardır ve tutuş hafifçe yamuk ve
'V' şeklinde, açık veya kapalı olabilir. Dönüşlerde bayan rahat bir
şekilde dönebilir ve pivot alırken kalçaları ile üst gövdesi arasında
fazla bağımsız harekete ihtiyaç duymaz. Orillero stili Tango kapalı
tutuşta yapıldığında, çift dönüşlere yer açmak için tutuşu biraz gevşek
bırakırlar. Orillero stili Tango'nun Salon stili Tango'dan farkı, her
zaman dans çizgisi kuralına uymayan, neşeli ve çok yer kaplayan
figürleri olmasıdır.
Milonguero stili Tango
Milonguero stili Tango'da çift, göğüslerini birleştiren bir şekilde üst
gövdenin hafifçe öne eğik bir konumda (Arjantinlilerin bu duruşa apilado
derler) olduğu ve ayakuçları arasında biraz mesafe olan bir duruşta
dans ederler. Tutuş genellikle kapalıdır ve bayanın sol omzunun erkeğin
sağ omzuna olan mesafesi, bayanın sağ omzunun erkeğin sol omzuna olan
mesafesi ile aynıdır. Bayanın sol kolu erkeğin ensesinden aşağıya
sarkar. Bu stilin bazı dansçıları, çiftin birbirine doğru eğilmesi
gerektiğini, bu görüşe karşı çıkanlar da her iki dansçının yalnızca
göğüs temasını sağlayacak kadar eğilmesi gerektiğini ancak özellikle
eğilmemeleri gerektiğini söyler. Her iki dansçının üst gövdeleri sürekli
olarak temas halindedir ve dönüşlerde veya ocho'larda bu temas
bozulmaz; aksi halde eğer bayan kalçalarını üst gövdesinden fazlaca
bağımsız hareket ettirmezse ve/veya dönüşlerde ayaklarını fazla pivot
ettirmezse, çift sadece yürüyüş ve basit ocho'lar yapabilir. Ocho
cortado Milonguero stili Tango'nun kendine has hareketlerinden biridir
çünkü bu figür, çiftin tutuşunu bu stile has ritmik duyarlılıkla
birleştirmektedir.
Kulüp stili Tango
Kulüp stili Tango, Salon stili Tango ile Milonguero stili Tango'nun
duyarlılıklarını birleştirir. Kulüp stili Tango dik bir duruşta ve
hafifçe yamuk 'V' şeklinde kapalı tutuşta yapılır. Çift, tutuşunu biraz
gevşeterek bayanın dönüşlerini daha kolay gerçekleştirmesini ve pivot
alırken kalçaları ile üst gövdesi arasında daha az bağımsız harekete
ihtiyaç duymasını sağlar. Kulüp stili Tango'nun figürleri arasında ocho
cortado ve Milonguero stili Tango'da olan ritmik figürler bulunur. Tango
Nuevo (Yeni Tango) Tango Nuevo, Tango dansının yapısal bir analizini
yaparak daha önce denenmemiş kombinasyonlar ve figürler bulmayı
amaçlayan pedagojik bir yaklaşımdır. Tango'nun bu stili açık tutuşta,
gevşek ve tamamen dik bir konumda yapılır ve dansçıların kendi düşey
eksenlerini korumaları çok büyük bir önem taşır. Tango Nuevo
taraftarları bazı figürler üzerinde yeni bir yapısal analiz yapılmasının
gerektiğini söyleseler de, en belirgin figürlerinden bazıları overturn
ocho'lar ve dönüşler sırasında yön değişimleridir ki, bunlar da en kolay
bir şekilde gevşek tutuşta yapılabilir.
Fantasia (Şov Tango'su) Fantasia, Tango gösterilerinde yapılır. Açık
tutuşta yapılan Salon, Orillero ve Nuevo stillerinin bir kombinasyonudur
ve sosyal tango repertuarında bulunmayan bazı figürler (genellikle
baleden alınan) de içerir. Bu balesel unsurlar Salon stili Tango'nun
doğal bir uzantısıdır, çünkü bu stil baleye benzemektedir. Canyengue
Canyengue, 1920lerde ve 30ların başlarında yapılan eski bir stil
Tango'dur ve şu anda bu stilde faaliyet gösteren dansçıların orijinal
kurallara bağlı kalıp kalmadıkları belli değildir. Kapalı ve hafifçe
yamuk 'V' şeklinde tutuşta yapılır, dansçılar hareket halindeyken
dizleri kırık durumdadır. Bayan cross hareketi yapmaz. Canyengue'nin
popüler olduğu zamanlarda uzun ve dar elbiseler giyiliyordu.
Teknik
Açık ve kapalı tutuş
Tango Nuevo ve Fantasia dışındaki tüm Tango stilleri kapalı tutuşta
yapılabilir. Salon ve Orillero stili Tango dansları açık tutuşta
yapılabiliyorsa da, Buenos Aires ve Arjantin'in diğer yerlerinde tipik
olarak kapalı tutuşta yapılır. Mülonguero ve Kulüp stili Tango dansları
yalnızca kapalı tutuşta yapılır. Milonguero stili Tango da yine tipik
olarak kapalı tutuşta yapılır ve bayanın sol omzu ile erkeğin sağ omzu
arasındaki mesafe ile bayanın sağ omzu ile erkeğin sol omzu arasındaki
mesafe aynıdır. Tango Nuevo kısmında açıklanan bazı figürler, Salon,
Orillero ve Kulüp stili Tango'da kullanılan hafifçe yamuk, 'V' şeklinde
kapalı tutuşta yapılabilir.
Tutuş ve çerçeve
Bazılarına göre Milonguero ile diğer stil Tango dansları arasındaki
fark, Milonguero stilinde çerçevenin bayanın içinde olması ve diğer
stillerde çerçevenin her iki dansçının kollarında olmasıdır. Çerçevenin
bayanın içinde veya kollarda olması, geniş ölçüde tutuşun yakınlığı ve
yumuşaklığına bağlıdır. Sert ve mesafeli bir tutuşta çerçeve
kollardadır. Tutuş daha yakın ve yumuşak oldukça, çerçeve her stil
Tango'da bayanın vücudunun içine doğru ilerler.
Ric-Tic-Tic Ritmi
Ric-Tic-Tic ritmi, Juan D'Arienzo, Rodolfo Biagi ve diğer bir çok
orkestranın seslendirdiği Tango müziklerindeki öne çıkan ritmik
unsurları tanımlamanın bir yoludur. Bazıları ric-tic-tic ritimli
müziklerin 2/4 ölçüsünde olduğunu, bu görüşte olmayanlar da üçe karşı
iki ölçüsünde olduğunu iddia etmektedir. Bazı orkestralar 2/4 ölçüsünde
tango müzikleri çalmıştır and buna syncopated üçe karşı iki ritmini
eklemiştir. Diğer orkestralar 4/4 ölçüsünde çaldıkları halde üçe karşı
iki ritmini müziklerine eklemişlerdir. Tangonun adımları bazen yavaş,
yavaş; hızlı, hızlı, yavaş.. şeklinde açıklanır, ancak bu açıklama kesin
bir tariften çok doğru ritmi bulmak için bir kılavuz olarak
düşünülmelidir. Adımlar şu şekillerde de açıklanabilir: yavaş, yavaş;
hızlı, hızlı, hızlı veya bir, iki; bir, iki, üç. Üçe karşı iki
dizilerinin iki kere art arda yapılması- ki bu kabaca bir, iki, üç; bir,
iki, üç veya hızlı, hızlı, hızlı; hızlı, hızlı, hızlı şeklinde
tanımlanabilir- tamamen ritmik olacaktır ve esasında bu müzikte dans
etmenin en yaygın biçimlerinden birisidir.
Milonga
Rebecca Shulman'in yazısından özetlenerek çevrilmiştir.
Milonga nedir?
Milonga bir müzik türünün ve o müzikle yapılan dansın adıdır. Tango'ya
çok yakındır ve her ikisi de ayni kökten gelirler. Milongalarin marsa
benzeyen bir ritmi vardır ve tatlı, kalbi yumuşatan bir duygu verirler.
Milonga sözü ayni zamanda herkesin gece giysileriyle gittiği tango
kulüpleri için de kullanılır. Bu kulüplerde gece 11, 12 gibi başlayan
eğlence sabaha kadar sürer. Buralarda belki de eski moda sayılabilecek
görgü kuralları hala geçerlidir.
Bir milongada gece nasıl geçer?
Şarkılar dörtlü beşli gruplara halinde çalınır. Genellikle ayni yılların
hatta ayni orkestranın şarkıları bir grup içinde bir araya getirilir.
Böylece şarkıların benzer biçim ve havada olması sağlanır. Bir grup
şarki tango türünde olabilirken, diğeri Milonga ve bir diğeri de
Arjantin valsi olabilir. Hatta diğer Latin dans müzikleri ve Amerikan
swing türü müzikler de çalınabilir. Genellikle bütün bir şarkı grubunda
ayni esle dans edilir. Bu şarkı grupları arasına dans etmeye elverişli
bulunmayan müzikler çalınır ve herkes masalarına döner. Bu müzikler
perde olarak adlandırılır. Yeniden dans müziği başladığında yeni bir
esle dansa katılırsınız. Eğer bütün şarkı grubunda ayni esle dans etmek
istemiyorsanız bile, onunla en az iki şarkıda dans etmelisiniz. Bir
şarkı kabalık denilebilecek kadar kısa sayılır. Eğer ayni kişi ile dansı
sürdürecekseniz, parçalar arasında ara verildiğinde dans pisti üzerinde
durup, esinizle sohbete başlamalısınız. Yeni şarkı başlasa da, şarkının
ilk kıtası boyunca çiftler acele etmeden sohbeti sürdürürler. Sonra
neredeyse ayni anda her erkek esine sarılarak onu sonraki dansa davet
eder ve çiftler pistin her yerinde yeniden dans etmeye başlarlar. Bu an
için tetikte bulunmanız ve herkesle birlikte dansa katılmanız gerekir.
Herkes dansa başladığında, yerinizde durursanız, onların yolu üzerinde
kalırsınız. Ancak herkes konuşurken dansa başlamak da herkesin yemeği
konmadan, yemeye başlamak gibi bir kabalıktır. Bu geleneğin arkasındaki
düşünce hem yabancı biri de olabilecek dans esinizi tanıma şansı vermek
hem de şarkıyı dinleyip ritmini duymanıza yardımcı olmaktır. Genellikle
dans ederken konuşmamalısınız ve her zaman şarkının son ya da sondan bir
önceki notasında dansı bitirmelisiniz. Dans edenlerin birbirlerine
teşekkür etmeleri birlikte bir dans daha etmeyi istemediklerini
gösterir. Eğer ayni kişiyle dansı sürdürmek istiyorsanız, ilk teşekkür
eden kişi olmayın. Eğer dans bitmişse erkeğin kadına masasına kadar
eşlik etmesi adettendir.
Dans pistinde nasıl davranılır?
Dans pisti ne kadar kalabalık olursa olsun çiftler birbirlerine çarpmaz.
Tangoyu ilerletmek demek, en azından bir adimin ortasında hem
kendinizin hem de esinizin yönünü yumuşak bir hareketle değiştirerek
çarpışmayı önlemek demektir. Ayni zamanda hareketlerinizi de
kısaltabilmelisiniz. Kalabalık bir dans pistinde, kalabalık sizin
dansınız biçimlendirir. Yaratıcılığınızı kullanmalısınız. Tango, Milonga
ve valste çiftler dans pistinde saat yönünün tersinde hareket ederler.
Bazı kulüplerde çiftlerin dans pistinin çevresinde dış bir halka daha
oluşturarak dans ettiğini görebilirsiniz. Burası daha uzun bir çizgi
üzerinde dans ettiğiniz ve yalnızca bir yönden size çarpabileceklere
dikkat etmeniz gerektiği için daha çok tercih edilen bir yerdir. Eğer
dış çemberde bir yer edinirseniz, onu kaybetmemek için ne çok hızlı ne
de çok yavaş dans etmemeye özen göstermelisiniz. Bütün tango adımları
bir milongada yapılmaya elverişli değildir. Yaratıcılığınızı
kullanırken, diğer çiftleri rahatsız etmeyecek figürleri seçmelisiniz.
Dans edenleri izleyerek de bir çok şey öğrenebilirsiniz. Dans edenleri
seyrederken, her çiftin müziği nasıl kendilerine göre yorumladığını
görebilirsiniz. Dansa davet Kadınlar için de, erkekler için de, dansa
davet etmenin eski moda yolu, salonun öbür ucunda da otursa, tanıdığınız
biri ya da bir yabancı da olsa, bakışlarınızı dans etmek istediğiniz
kişiye çevirmektir. Göz göze geldiğiniz anda bu dansa davettir. Bir
gülümseme ya da bas eğme ise daveti kabuldür. Erkek kalkıp kadının
masasına doğru gider. Kadın onu pistin kenarında bekler. Bir an
karşılıklı dururlar ve sarılarak dansa başlarlar.
__________________
!!!Diğer Sosyal DAnslardan Bazıları!!!
Merengue
Merengue Dominik Cumhuriyetinin ulusal dansı, komşuları Haiti ve
etrafındaki adalarda yapılan danstır. Merengue'nin nasıl doğduğuna dair 2
rivayet vardır. İlki, Afrika'dan gelen köleler zincire vurularak şeker
tarlalarında çalıştırılıyordu. Davulla vuruşlarıyla beraber
ilerliyorlardı. Zincire vuruldukları için her adımda bir bacaklarını
sürüklemek zorunda kalıyorlardı. Merengue'nin bu hareketten çıktığı
sanılır. Diğer rivayet ise, Dominik cumhuriyetinin bir çok savaşında
bulunmuş bir kahraman vardı. Bu kahraman bir savaşta ayağından
yaralanmıştı. Bu insan halkı tarafından çok seviliyordu.
Her gittiği şehirde ona "hoş geldin" eğlenceleri ve danslar yapılıyordu.
Bütün insanlar onu sevdikleri için bir ayaklarını gevşek bırakıp
sürükleyerek dans ediyorlardı. Sanki bir ayakları sakat gibi ve böylece
Merengue Çıkmıştır. Merengue Dominik Cumhuriyetinin başlangıç
yıllarından beri var olmuş bir danstır.
Bachata
ABD’deki Rap gibi Bachata da fakir ve dışlanmışların müziği olarak
ortaya çıktı. Dominik Cumhuriyeti’nin varoşlarında ortaya çıkan Bachata,
fakir Dominiklilerin, sosyal ve ekonomik dışlanmışlığını ve terk
edilmişliğini yansıtır.
1960’ların başında Bachata romantik, gitara dayalı müziğin önemli bir
alt kategorisi olarak ilk ortaya çıktığında dansa yönelik Küba Son’undan
ve Guaracha’dan ayrılmaktaydı. İlerki yıllarda, müzisyenlerin Bachata
ritimlerini hızlandırması ve dansçıların yeni bir dans adımı
geliştirmesiyle, Bachata, aynı zamanda bir dans müziği olarak da kabul
edilir oldu.
__________________
Salsa hakkında ek bilgi..
SALSA STİLLERİ
Salsa bir çeşit "serbest stil" dans ya da "sokak dansı" olduğu için
dünyada dans eden sayısı kadar çok sayıda Salsa stili bulunmaktadır.
Belirli bir rutine ya da standarda bağlı kalmaksızın dans edilen Salsa,
bu özelliği sayesinde özgürce ve doğaçlama yöntemi ile yapılır. Bir
zamanlar dans etmek için birkaç temel adım bilmeniz yeterli idi .
Kendinizi sadece müziğe bırakmaktan başka bir şeye ihtiyacınız yoktu. O
zamandan bu yana Salsa birçok dans stilini içine aldı ve daha karmaşık
bir dans olarak ortaya çıktı. Salsa hala "serbest-stil" de yapılan bir
dans olmasına rağmen, dünyanın değişik yerlerinde belirgin olarak
diğerlerinden ayrılan Salsa stilleri ortaya çıktı. Bu stillerin her
birinin ayak figürleri ve dönüş özellikleri birbirinden farklılık
göstermektedir. Bu stillerden en çok bilinenleri şu şekilde
sıralanabilir:
1. Los Angeles Stili
2. New York Stili
3. Küba Stili
4. Miami Stili
5. Rueda
Bütün bu stillerde inanılmaz sayıda figür ve dönüş bulabilirsiniz. Her
biri Salsa ritmini ayrı bir şekilde yorumlar ve etkileyici bir sanatsal
yaratıcılık içerir.
Los Angeles Stili
Adından da anlaşılacağı gibi Los Angeles, Josie Neglia, Vasquez Brothers
ve Salsa Brava gibi tanınmış dansçılar sayesinde kendi Salsa'sını
yarattı. LA stili, "shine" adı verilen ayak hareketleri ile heyecan
verici, şık ve aaaai bir Salsa türüdür. Her yıl düzenlenen Dünya Salsa
Yarışmaları ve Bacardi Festivalleri gibi dev Salsa organizasyonlarına
katılan dansçılar arasında LA stili uygulayan dansçıların sayısına
bakarsak, LA stilinin dünyada bulunan en ünlü Salsa türleri arasında
olduğunu anlayabiliriz.
LA Stili Salsa Nedir?
LA Stili Salsa, hareketlerini birçok dans stilinden almış bir salsa
türüdür. Küba ve New York stili Salsa, Caz, Swing ve Salon Danslarından
etkilenmiştir. Bu etkiler, LA stilini uygulayan günümüz dansçıları
tarafından üretilen çok sayıda dönüş figürleri sayesinde daha da
geliştirilmiştir. LA stili Salsa figürlerinin çoğu, "cross-body lead"
denilen erkeğin bayanı çizgisel bir hareketle vücudunun yanından geçmesi
için yönlendirdiği hareketlere dayanır. Bu temel figür, Küba ve New
York stili Salsa'larda da bulunur. Bu üç stil, "cross-body lead" gibi
birçok dönüş figürünü de ortak kullanmaktadır. Örneğin Küba Stilinde
"Setenta" (Yetmiş) olarak bilinen figür, LA ve New York Stili Salsalarda
"Hammer-Lock" olarak bilinmektedir.
LA Stili Salsa Diğer Salsa Türlerinden Nasıl Ayrılır?
İlk olarak, Küba Stilinde olduğu gibi karmaşık kol hareketleri LA
Stilinde fazla görülmez. Ayrıca, LA Stili dönüş figürleri Küba stilinde
olduğu gibi "dairesel" değil, "çizgisel" yapılır. LA Stili Salsa, New
York Stili Salsa'da olduğundan daha rahat bir ritme sahiptir. New York
Stili Salsa'da "duruş"lar ve "yakalama"lar için çok iyi bir zamanlama
gerekmektedir. En önemlisi, çok sayıda yatırma, dönüş, düşüş gibi
izleyenlerin başını döndüren hareketleri ile LA Stili Salsa figürleri,
aaaai ve gösterişlidir.
LA Stili , Salsa'nın Orijinal Hali midir?
Salsa'nın "orijinal" türü diye bir şeyin varlığına inanmıyoruz.
Kolombiya Cali sokaklarında dans eden insanlar, Küba Havana'nın
klüplerinde dans edenlerden farklı bir şekilde dans ederler. Aynı
şekilde Miami'de yaşayan Kübalılar, Küba'da yaşayan Kübalılar'dan farklı
bir şekilde dans ederler. Dünyanın her yerindeki dansçılar Salsa
müziğini kendilerince yorumlar ve kendi stillerini yaratırlar. Salsayı
bugün bildiğimiz farklı ve figür zenginliğine sahip bir Salsa yapan,
gelişiminde çok büyük bir oranda yaratıcılığın kullanılmasıdır.
LA "Shine"ları (Ayak Hareketleri) Nedir?
Evet, LA Stili Salsa'nın da "shine" ları var! "Shine" lar, karmaşık ayak
figürleri ile şık el ve vücut hareketlerini birleştiren ve doğaçlama
yapılan figürlerdir. Dans ederken partnerler birbirlerinden ayrılır ve
kendi "shine" larına başlarlar. Dans rutininde verilen bu etkili mola,
dansçıların hem kendi bireyselliklerini ortaya koymalarını hem de
partnerlerinin stillerini takdir etmelerini sağlar. "Shine" lar daha çok
"conga" vuruşlarının hızlandığı ve güçlü bir şekilde duyulduğu yerlerde
yapılır.
Neden LA Stili Salsa Öğrenmeliyim?
LA figürlerin temeli "cross body lead" adı verilen harekete ve temel
dans ilkelerine dayanır. Bu sebeple LA Stili Salsa öğrenmekle, hem
dansın temeli hakkında güçlü bir altyapıya sahip olursunuz hem de daha
sonra Küba, Miami ya da New York Stili gibi değişik Salsa türlerine
kolaylıkla geçiş yapabilirsiniz.